e-debiyat
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

e-debiyat

İlerleyen günlerde kalan eksiklerimiz de tamamlanacaktır.. İyi çalışmalar..
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 ** Aşık Edebiyatı Genel Özellikleri **

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
buuse




Mesaj Sayısı : 15
Kayıt tarihi : 22/07/09

** Aşık Edebiyatı Genel Özellikleri ** Empty
MesajKonu: ** Aşık Edebiyatı Genel Özellikleri **   ** Aşık Edebiyatı Genel Özellikleri ** EmptyÇarş. Tem. 22, 2009 8:34 pm

Aşık Edebiyatı Genel Özellikleri
Halk Edebiyatı - Aşık Edebiyatı
Âşık edebiyatını, sade bir dil kullana­rak şiirlerini daha çok hece vezniyle ya­zan ve saz çalarak yurdu dolaşan âşık­ların eserleri oluşturur. Beş yüzyılı aşan bir zamandan beri Anadolu, Rumeli ve Azerbaycan'da gelişip olgunlaşan âşık edebiyatı, çoğu manzum eserlerden, bazan da nazım-nesir karışımı hikâyeler­den meydana gelmiştir. Geniş halk ta­bakalarının dil ve duygu inceliğine, he­yecanlarına cevap veren bu edebiyatın adları bilinen şairleri için genellikle "saz şairi" veya "âşık" deyimi de kullanılmak­tadır.

Bir topluluk ya da zümre edebiyatı ola­rak kabul edilen âşıkların eserleri uzun süre halk edebiyatı içinde değerlendiril­miş ve aydınlardan pek ilgi görmemiş­tir. Ancak II. Meşrutiyetten sonra diğer edebiyat ve kültür meseleleri gibi halk edebiyatı da daha fazla bir ilgiyle ele alınmaya başlanmıştır.

Âşık edebiyatı hem sözlü hem yazılı kaynaklara dayanmaktadır. Sözlü kay­naklar daha çok âşıkların hafızasıdır. Ya­zılı kaynaklar ise ya okuma yazması olan âşıkların ya da meraklılarının cönk de­nilen defterlerde topladıkları şiir, hikâ­ye ve folklorik metinlerden ibarettir. Bu edebiyatta mûsikinin de önemli bir yeri vardır. Âşıklar kendi­lerinden önce mevcut beste ve mûsiki üslûplarında bazan yeni makamlar, de­ğişiklikler meydana getirdikleri gibi ba­zan da eski usul ve gelenekleri aynen sürdürmüşlerdir.

Âşık edebiyatı temsilcilerini düşünce şekli ve ifade özellikleri bakımından iki gruba ayırmak mümkündür. Birinci grup geniş halk kitlelerine daha yakın olmuş, ömürleri boyunca halktan kopmamışlardır. Bunlar köylülerle yeniçeri ocakla­rının duygu ve düşüncelerinin temsilcisi olan âşıklardır. XVII. yüzyılın ikinci ya­rısından önce Karacaoğlan, Kayıkçı Kul Mustafa, Köroğlu ve Cezayir ocak şairleriyle XIX. yüzyılda Dadaloğlu bunlar­dan şöhretleri en yaygın olanlardır. Saz çalıp irticalen şiir söyleyen bu âşıklar şi­irlerini yalnız hece vezniyle ortaya koy­muşlardır. XVII. yüzyılın ikinci yarısın­dan itibaren görülen diğer grup ise da­ha çok büyük yerleşim merkezlerinde yaşamış, kendilerini devlet erkânına sev­dirmiş ve birçok imtiyazlar elde etmiş­lerdir. Bunların en önemli temsilcileri Âşık Ömer, Gevheri ve Kâtibi'dir. Aruz bildikleri gibi belli ölçülerde tahsil de görmüşlerdir. Aralarında az sayıda saz çalamayanlar bulunsa da genellikle saz çalarlar. Bu dönemde bazı divan şairle­rinin hece vezni ile şiirler yazmalarına rağmen divan edebiyatının âşık edebi­yatı üzerindeki etkisi daha fazla olmuş­tur. Nitekim sonraki yıllarda yetişen Er­zurumlu Emrah, Âşık Dertli, Bayburtlu Zihni ve Şem'î gibi saz şairlerinde bu etki açıkça görülür.Tamamen millî ve köklü bir geleneği olan âşık edebiyatı XVI. yüzyıldan başla­yarak yakın zamana kadar Osmanlı top­raklarında yaşayan Ermenileri de etki­lemiştir. Ermeni aşıklarda şiir söylemiştir.

XIX. yüzyıl, âşık edebiyatının İstanbul'­da saray ve konaklara da girdiği bir devir olmuştur. Âşıkların yetişmesinde önem­li bir yeri olan Yeniçeri Ocağı'nı kaldıran II. Mahmud âşıkları koruyarak saraya almıştır. II. Mahmud'dan Abdülaziz'in son zamanlarına kadar âşıkların düzenli teş­kilâtı ve esnaf loncalarına benzer lonca­ları vardı. "Âşık fasılları"ndan hoşlanan II. Mahmud, Abdülmecid ve Abdülaziz devirlerinden sonra âşıklar ve âşık edebiyatı eski önemini kaybetme­ye başlamıştır.Eserleri bilinen âşıkların sayısı şimdi­ye kadar ciddi bir çalışmayla belirlen­miş değildir. Fuad Köprülü ve daha son­raki araştırmacıların vardıkları sonuç­lardan hareketle âşık edebiyatı mensu­bu 400'den fazla saz şairi ve halk hika­yecisinin bulunduğunu söylemek müm­kündür.

Yüzyıllara göre ilk planda ha­tırlanması gerekli olan saz şairleri şöyle sıralanabilir:

XV. yüzyılda dinî-mistik halk edebiya­tı, yüksek zümre edebiyatından henüz ayrılmamıştır. Bu bakımdan XV. yüzyıl, XIV. yüzyılın ve Yûnus Emre geleneğinin devamı sayılır.

XVI. yüzyılda özellikle din dışı âşık edebiyatı büyük bir gelişme göstermiş­tir. I. Ahmed devrinde vezirlik yapmış olan Mehmed Paşa (Kul Mehmed), Bahşî, Öksüz Dede, Köroğlu, Hayalî, Kul Çulha, Çırpanlı, Armutlu, Gedâ Muslu, Oğuz Ali gibi birçok meşhur şair bu yüzyılda ye­tişmiştir.

XVII. yüzyılda Osmanlı ordusunun se­ferlerine katılan ve şiirlerinde bunun yankılan görülen şairlere "ocak şairleri" adı da verilmektedir. Kul Deveci, Tımışvarlı Âşık Hasan, Kâtibi, Kayıkçı Kul Mus­tafa, Âşık Gevheri, Âşık Ömer ve yetiş­me tarzı bakımından bunlardan ayrılan Karacaoğlan ile Ercişli Emrah bu yüzyıl­da yaşamışlardır.

XVIII. yüzyılda âşık edebiyatı bir önce­ki yüzyılın karakteriyle devam etmiş, fa­kat kuvvetli şahsiyetler yetişmemiştir. Başta Âşık Şem'î olmak üzere Hocaoğlu, Derviş Mûsâ, Ravzî, Kabasakal Meh­med, Levnî, Şermî, Kıymeti, Mahtûmî, Derûnî, Âşık Süleyman ve Küşâdî bu yüz­yılın önemli isimleridir.Xıx yüzyılda aşık şiirini temsil edenlerden bir kısmı doğrudan doğruya Bektaşi babalarıdır.Agahi, Türabi, ve Harabi bunlardandır. Bu yüzyılda İsatnbul aşık edebiyatının gelişmesi bakımından çok müsait bir çevre olmuştur. Bunda II. Mahmud'un âşıkları korumasının payı büyüktür. Böylece âşık geleneği yeniden canlanmıştır. Erzurumlu Emrah, Bay­burtlu Zihnî, Âşık Dertli, Dadaloğlu, Kay­serili Seyrânî, Deliktaşlı Ruhsatî ve Ispartalı Seyrânî gibi oldukça büyük şöh­retleri olan saz şairleriyle Sümmânî, Gedâyî, Sürûrî, Nigârî, Hikmeti, Sabrî, Nu­ri, Celâlî, Gülzârî, Ferdî, Tıflî, Meslekî, Pinhânî, Deli Boran, Gündeşlioğlu, Be­yoğlu, Nihânî, Devâmî, Bezmî. Kemâlî ve Âşık Şenlik gibi saz şairleri de bu yüz­yılda yetişmiştir.

XIX. yüzyılın sonlarında, büyük yerle­şim merkezleri ve özellikle İstanbul'da­ki kuvvetli âşık geleneği yerini bir baş­ka geleneğe, "semai kahveleri'ne bırak­mıştır. Bu kahvelerde söz sahibi olan âşıklar artık bütün imparatorluğu ge­zen gezginci âşıklar değildir. "Meydan şairleri" de denen bu tarzın temsilcileri semai kahvelerinde mâni, destan, koş­ma, divan, semai, kalenderi gibi şiirler okur ve söylerlerdi. Ramazan, bayram ve cuma geceleri semai kahvelerinde bü­yük toplantılar olurdu. Önce klarnet, dar­buka ve zilli maşa gibi enstrümanlar­dan ibaret mızıka faslı yapılırdı. Alafranga bir marşla başlayan mızıka hareketli türküler, oyun havalan ve diğer çeşitli halk türküleriyle devam eder, en sonda da âşık şiirleri okunurdu. İstanbul'daki semai kahvelerinde genellikle tulumba­cıteşkilâtlarına bağlı çoğu İstanbullu olan şairler bulunurdu.

XX. yüzyılda saz şiiri geleneğini de­vam ettiren Posoflu Müdâmî, Kağızman­lı Hıfzı, Ardanuçlu Efkârî, Bayburtlu Ce­lâlî, Şarkışlalı Âşık Veysel, Yusufelili Huzûrî ve Ali İzzet sayılabilir
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
** Aşık Edebiyatı Genel Özellikleri **
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» ** Tekke Edebiyatı Genel Özellikleri **
» ** Divan Edebiyatının Genel Özellikleri **
» ** Aşık Edebiyatı Nazım Biçimleri **
» ** Aşık Edebiyatı Şairleri (Temsilcileri)
» ** Aşık Edebiyatı Nazım Türleri **

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
e-debiyat :: Edebiyat :: Aşık Tarzı Halk Edebiyatı-
Buraya geçin: